Yokluktan gerçekleşen varoluş serüveninde yukarıda yani ilahi boyutta tam olarak bilemediğimiz olaylardan ötürü bir savaş yaşanmış ve bu savaşın sonucunda ayrılıklar meydana gelmiştir. Gene bu ayrılıklarda alternatif evrenlerin doğmasına neden olmuş ve bununla birlikte yaşadığımız evren gibi pek çok evren daha meydana gelmiştir. Aslında savaş halen daha devam etmekte ve alternatif evrenlerin oluşmasında başta rol oynayan Lucifer yada başka isimde biri bu mücadelede üstünlük kurmaya çalışmaktadır.
Dağılan, parçalanan teklik evreninde savaşın ardından kutuplaşma olmuş ve ayaklanmayı çıkartanlar düşmüşler ve şeytan yada başka türevde lakaplar almışlardır. Şimdi gelelim bu savaşta arada kalan insanlara.
Savaşın galibini insanlar belirleyecektir. Çünkü yaratıcı gücünü insanlara dağıtmıştır. Bu sebepten ötürü yüzyıllardır sen tanrısın, biz tanrıyız sözleri belirtilmektedir. Yani insanlara tanrı parçacığı verilerek aslında farkedilmeden insanlara büyük bir hazine verilmiştir. Tabi verilen hazine içsel özdür. Beden, içsel özü,ruhu taşıyan bir araçtır. 3 boyutlu realiteye düşen öz, bu realiteye düşebilmek için kendine ait bilgiyi, birikimi, farkındalığı geride bırakmak zorunda kalmıştır.Çünkü geride bırakmasaydı 3 boyutlu realiteye ağır gelecek ve iniş gerçekleşmeyecekti. Yukarıda başlayan savaş insanların da düşmesine neden olmuştur. Düşen büyük varlıklar bu savaşı yaratıcının tahtını devirmek için evrenlere yaymışlardır.
Yaşam ve yaşamı oluşturan zıtlıklar bu ayrışmayla meydana geldi. Teklikten çoğulluk oluşmuştur. Şimdi gelelim bizlere ve içinde bulunduğumuz dünyaya ve olan olaylara. Sürdürülebilir çatışma, acı, isyan, göz yaşı, kin, nefret, korku gibi düşük frekanslara sebebiyet veren olaylar olmaktadır. Bunlar boşuna değildir. Düşmüş varlıkların insanların yükselmelerine engel olabilmek için verdikleri mücadeledir. Herkes biliyor, günümüzde gizli örgütlerin dünyada ne kadar fazlaca can yakıcı olaylar meydana getirttiklerini. Gizli örgütlerin bu durumu üstlenmelerinde en önemli etkenlerden birisi de kan bağıdır. Bu şu şekilde olmaktadır;beden denilen şey kullanılan bir araçtır,içinde ruh veya öz de olabilir yada başka bir varlıkta olabilir. Yani bedene düşmüş varlıklar yada onlara benzer bir şey yerleşirse ondan gelen nesillerde de şeytani soy devam eder. Binlerce yıldan beri bu süregelmektedir. Günümüzde bu soy İlluminati'nin içinde devam etmektedir.
İçsel uyanışı sağlamak, yükselmek gibi söylevler binlerce yıldır değişik inançlarda belirtilmiştir. Ancak bazı inançlarda ise şeytani yön ağır basmaktadır. Çünkü içinde insan kurban etme gibi kötü ve pis ritüellerin yer aldığı, nefret,korku,üzüntünün bulunduğu inançlar düşmüş varlıkların dinleridir. Çünkü onlar kendi hakimiyetlerini sürdürebilmek için düşük frekanslı enerjilere sebep olan olaylara ihtiyaç duyarlar. Peki yaratıcı neden direk müdehale etmemektedir? Çünkü yaratıcı bu boyuta direk müdahalede bulunursa onun yüksek enerjisinden dolayı herşey yok olur. Melekler yada onlar türünde başka yüksek varlıklar müdahale etse, gene bu boyutta yok oluş gerçekleşir. Bu sebeplerden ötürü yaratıcı ve üst varlıklar bizim boyutumuza müdahale etmemekte ve bunun çözümünü bizlere bırakmaktadırlar. Üst varlılardan daha çok yardım alabilmek için evrenin enerji düzeyininin yükseltilmesi yani sevgi ve mutluluk gibi duyguların yoğun olması gerekmektedir.
Gelelim semavi dinlere ve uzak doğu dinlerine. Bunların içine de alt varlıklar tarafından sokulmuş adetler bulunmaktadır ve bu da tanrısallığı bozmaktadır. İçinde yoğun sevgi, hoşgörü, merhamet, yardımlaşma gibi yüksek duyguların bulunduğu inançlar bilinmelidir ki tanrı merkezli inançlardır. Aynı şekilde hiçbir menfaat gözetmeksizin sevgiyle, güzellikle ve içten gelen duygularla yapılan eylem ve davranışlarda bilinmelidir ki tanrı merkezlidir.
Aydınlık bir dünya dilekleriyle...................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder